BUSRANUR - FIKRALAR
   
  büşrammmmmmm
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ziyaretşi defteri
  ANKETLERİMİZ
  GAZETELERDEN BAŞLIKLAR
  GALERİ
  BÜŞRANUR
  FIKRALAR
  GZETE HABERLERİ
..:: MÜFETTİŞ ::..
   Ücra bir köyün ilkokuluna müfettiş geleceği haberi alınır. Bunu duyan tek sınıflı ilkokulun tek öğretmeni panikler çünkü çocuklar 2. sınıfta olmalarına rağmen çok zor okumaktadırlar. Öğretmen müfettişin geleceği gün sınıfta ufak bir konuşma yapar:
"Bakın çocuklar bugün okulumuza müfettiş gelecek. Muhtemelen de tahtaya birşeyler yazıp okumanızı isteyecek. Müfettiş tahtaya birşey yazmaya başlarsa hemen bana bakın ben size ne yazdığını anlatırım, siz de okumuş gibi yapıp söylersiniz."
Çocukların aklına yatmış bu tabii. Müfettiş gelmiş, kısa hoşbeşten sonra müfettiş çocuklardan birine "Kalk bakalım" demiş "Su tahtaya yazdığımı oku" ve başlamış kocaman harflerle "kaplumbağa" yazmaya. Bunu gören öğretmen müfettişe çaktırmadan çocuğa bir güzel anlatmış tahtadakinin ne olduğunu.
Müfettiş: "Oku bakalım oğlum ne yazıyor?"
Öğrenci: "Tos-ba-ğa"
..:: GÜNEŞE GİTME ::..
   Bir mecliste konuşulurken,
Amerikalı :
-Biz Mars'a gideceğiz, demiş.
Alman :
-Biz yakıtsız giden otomobil üreteceğiz, demiş.
Fransız :
-Atom bombasını etkisiz hale getirecek projelerimiz var, demiş.
Bizim Karadenizli de onlardan geri kalmamak için :
-Biz de güneşe gideceğiz, demiş.
-Güneşe gidemezsiniz, demişler. Güneş yakar.
Karadenizli gülümsemiş :
-O kadar da enayi değiliz, tabi, demiş. Akşam serinliğinde gideceğiz.
..:: KARNE ::..
   Karne günüydü.Küçük oğlan okuldan döndü.
Annesi : Karnen nerede? diye sordu.
Çocuk güldü :
-Arkadaşıma ödünç verdim. Babasını korkutacak...
..:: ARABA ::..
   Dursun, çok sıcak bir yaz gününde son model bir Mercedes almış ve kahvenin önüne gidip Temeli çağırmış.
Dışarısı çok sıcak araba klimalı olduğundan çok soğuk.
Dursun Temel'i gezdirmiş de gezdirmiş ve kahvenin önüne gelmişler Dursun sormuş;
-Nasıl Temel arabamı beğendin mi?
Temel;
-Beğendim beğenmesine ama, acaba kışın nasıl bineceksin bu arabaya.
..:: MAÇ ::..
   İki fanatik futbolsever konuşmaktadır. Biri:
- Maça gitmiyor musun?
- Ne diye gideyim?.. Oynanan futbol değil ki... Hakemler kötü... Oynanan oyun itiş kakış... Saatlerce gişe önünde, kuyrukta bekle... İçeride kavga gürültü... Çıkışta vasıta bulamıyorsun...
Diğeri :
- Bende tıpkı senin gibi maça gitmiyorum. Beni de tıpkı senin gibi karım bırakmıyor...
..:: İŞ BAŞVURUSU ::..
   Temel, bilişim sektöründe çalısan bir firmaya iş başvurusu yapmış. Firma yetkilileri önce bir bilgi testinden geçmesi gerektiğini söylemişler ve ilk soruyu sormuşlar :
-İnternet ne demektir ?
Temel düşünmüş, taşınmış ve:
- İşe ciremedum temektur...
..:: GERİ VİTES ::..
   Temel yeni aldığı BMW si ile Trabzona gidip hemşehrilerine hava atmak ister. Yakınlarına telefon açar. Ula beni karşılayın 12'de yola çıkayrum saat 6'da ordayım. Dediği gibi 12'de yola çıkar ve 6'da Trabzona varır. O gün hasret giderir, ertesi gün yola çıkacaktır. İstanbul'daki yakınlarına telefon açar ula beni karşılayın 12'de yola çıkayrum 6'da ordayım. Yakınları saat 6'da Temel'i karşılamaya çıkarlar. Temel yok. Saat 7 olur, temel yok. 8,9,10,11,12.....sabahın ilk ışıklarına doğru temelin arabası gözükür. Tanıdıkları panik içinde temele sarılırlar, nooldu temel bi kazamı geçirdin. Yok hemşerum ne kazası be, hep bu Alaman gavuru yüzünden oldu. Arabayla gitmek için 5, geri gelmek için 1 vites koymuşlar....
..:: KUYUMCU İLE KÖYLÜ ::..
   İstanbul’un taşı toprağı altındır diyerek memleketinden kalkıp gelen bir köylü, kuyumcu dükkanının vitrinini hayran hayran inceliyormuş. Kuyumcu köylünün kıyafetinden dolayı birazda aşağılayarak: "Ne bakıyorsun öyle hemşerim?" demiş. "Hiç... Sizin dükkanda ne sattığınızı merak ettim." Adam alay edercesine cevap verir: "Biz eşşek kafası satıyoruz."
Adam: "Allah versin... İşleriniz iyi gidiyora benziyor."
Kuyumcu: "Nereden bildin iyi gittiğini",
Adam: "Baksana, koskoca dükkanda seninkinden başka kalmamış da ondan!"
..:: İŞ BAŞVURUSU ::..
   Tuhafiyeci dükkanından geçimini sağlayabiliyor, bir köşede üç beş kuruş da biriktirebiliyordu. Günün birinde sağındaki dükkan boşaldi, derken orası da tuhafiyeci oldu. Sonra solunda bir tuhafiyeci daha... Rekabet başladı, işleri kötüye gitti. Ama sonunda bir çözüm yolu buldu:
Sağındaki komşusu, dükkanının üzerine, gerçek ucuzluk burada yazdırmıştı. Solundaki, en büyük tuhafiye mağazası, yazılı bir bez asmıştı. Bizimki, ikisinin ortasına şu yazıyı koydurdu:
Mağazaya buradan girilir...
..:: İSTİHBARAT YARIŞMASI ::..
Bir gün, CIA, KGB ve MİT teşkilatlarından hangisinin daha başarılı olduğunu tespit etmek için bir "istihbarat yarışması" düzenlenmiş. Bu yarışma uyarınca, her üç teşkilatın en iyi adamlarından oluşan onar kişilik ekipleri Kongo'nun balta girmemiş ormanlarına göndermişler.
Ormanın girişinde görevlerini açıklanmış:
- "Ormana girip, en kısa sürede bir zürafa bulup getiren kazanır..."
Önce KGB liler gitmiş. 15 dakika sonra bir zürafa ile çıkagelmişler.
Sonra CIA gitmiş. 10 dakika sonra zürafa ile gelmişler.
En sonunda bizim MİT gitmiş, 7 dakika sonra bir fille dönmüşler.
Yarışmayı düzenleyenler "Bu da nedir?.." diye sorunca fil atlamış:
"Abi valla ben zürafayım..."
..:: TELEFON ::..
Temel bilim adamı iken bir arkeoloji araştırmaları konferansına davet edilir. Amerikalılar anlatmaya başlar;
-Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 25 metre aşağı indik ve telefon kabloları bulduk. Öyleyse bizim atalarımız asırlar önce telefon kullanmışlardır.
Sıra Türkiye`ye gelir ve Temel başlar anlatmaya:
-Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 50 metre aşağıya indik ama hiç birşey bulamadık. Öyleyse bizim atalarımız telsiz telefon kullanmışlardır.
..:: KAZI ::..
Hoca yer altına ahır yapmaya karar vermiş. Toprağı kaza kaza komşunun ahırına girmiş. Bir sürü öküz görünce koşa koşa karısına gitmiş:
- Hanım, hanım! diye bağırmış.
Müjdemi isterim. Eski zamanlardan kalma bir ahır dolusu öküz buldum..
..:: LAZ VAMPİR ::..
   Bir İngiliz bir Fransız bir de laz vampir havada uçuyorlarmış. Birden İngiliz vampir aşağıya dalmış ve bir dakika sonra ağzı burnu kan içinde çıkmış. Diğer vampirler "ne yaptın" diye sormuşlar o da "şu asağıdaki evi göruyor musunuz?" demiş. Vampirler de "evet" demişler. "İşte o evde bir bakire genç kız vardı, kanı çok lezzetliydi" demiş ve uçmaya devam etmişler. Birden Fransız vampir de aşağıya dalmış ve o da kanlar içerisinde geri gelmiş. Diğerleri ona da "ne yaptın?" diye sormuşlar. O da "şu asağıdaki evi görüyor musunuz?" diye yanıtlamış,"evet" demiş diğerleri "onun yanındaki ahırı da görüyor musunuz" diye devam etmiş. Yine "evet" demişler. Fransız Vampir devamla "işte orada çok güzel bir kısrak vardı onun kanını emdim çok lezzetliydi" demiş. Neyse vampirler uçmaya devam etmişler. Birden laz vampir de aşağıya dalmış ve ağzı burnu kan içinde geri dönmüş. Vampirler ona da sormuşlar "sen ne yaptın" diye. Laz Vampirde "şu aşağıdaki evi görüyor musunuz?", "evet" demiş diğerleri "peki yanındaki ahırı görüyor musunuz?" diye sürdürmüş laz, yine "evet" diye yanıtlamışler, "peki onun yanındaki direği de görüyor musunuz? " diye yeniden sormuş, diğerleri yine "evet" demişler Laz iç çekerek" ha ben görmedim de!" demiş.
..:: ÖKSÜREMİYORUM ::..
   Adamın biri çok kuvvetli öksürüyormuş, doktora gitmiş derdini anlatmış. Doktorda adama yanlışlıkla öksürük ilacı yerine müshil ilacı vermiş ve demişki: bir hafta boyunca yemeklerden sonra iç ve yanıma gel. Adam bir hafta sonra gelince, Doktor: Öksürüğün nasıl oldu deyince, Adamda: Cesaret edipte öksüremiyorum ki,demiş.
..:: HIZLI İMAM ::..
   Çok hızlı teravih kıldırmayı bir marifet sayan hoca efendi arkadaki cemaat kan ter içinde bırakıp namaza devam ederken, camiden içeri geç kalmış biri girer. O sırada yanında bulunan kan ter içindeki adama: "Çok kıldınız mı? Yetişebilir miyim?" diye sorar. Kan ter içindeki adam yeni geleni şöyle bir süzer."Biz içindeyken yetişemiyoruz amca, sen dışarıdan nasıl yetişeceksin.?"
..:: ANDREA DORİA ::..
   Osmanlı donanmasıyla Venedik donanması arasında savaş çıkmış. Venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş. Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığını fark edince hemen Andrea Doria'ya haber vermiş:
-Osmanlı yaklaşıyoor.
Andrea Doria sormuş:
-Kaç gemi var?
Gözcü:
-10-20 kadar.
Komutan hemen emir erini çağırmış:
Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir.
Emir eri şaşırmış:
-Niçin komutanım?
Andrea Doria:
-Savasırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye...Bu arada gözcüden yine ses gelmiş:
Efendim 50 kadar oldular.
Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş:
-Gömleği boşver. Sen bana kahverengi pantolonumu getir...
..:: KARMAKARIŞIK ::..
   Öğretmen Ali'ye sordu,
- Oğlum dünyanın şekli nasıldır? Daire mi? Elips mi?
- Valla o kadarını bilmiyorum ama babam dünyanın karmakarışık olduğunu söylemişti hocam...
..:: SELAM ::..
   Temel ile Dursun Almanya'da okumaya gitmişler. Okulun son haftası Temel Türkiye'ye dönmeye karar vermiş. Dursun'a:
- Dursun, sen benim karneyi al bizim eve telefon et, babamın anlamaması için de bir zayıf varsa bir Muhammed'in, iki zayıf varsa iki Muhammed'in selamı var de.
Temel Türkiye'ye döndükten sonra Dursun karneyi alır ve Temel'e telefon açar.
Dursun:
- Temel, Ümmeti Muhammed'in sana selamı var...
..:: ESİR ::..
   Naziler üç kişi; İngiliz, Fransız ve Laz'ı esir almışlar ve sonuçta ölüm cezasına çarptırmışlar. Ve askerler soruyor:
- Beyler Giyotinle mi ölmek istersiniz? Asılarak mı? Kurşuna dizilerek mi?
İlk önce Fransız yanıt verdi:
- Benim atalarım hep giyotinle öldüler ben de giyotinle. Onu almışlar kafasını yerleştirmişler giyotine. Giyotini üstten bırakıyorlar.Tam kafasına 2 santim kalınca giyotin duruyor. Maalesef giyotin bozuk Almanlar sinirleniyor. Çünkü bu durumda Fransız kurtuldu.
İngiliz:
- Arkadaşlar, asılarak ölmek çok kötü benide giyotinle öldürün. İngiliz uyanıklık yapıyor. Almanlar giyotini tamir ediyorlar. Ama olay aynı sekilde cereyan ediyor. Sonuçta İngilizde kurtuluyor. Sıra bizim laza geliyor. Bizim Temel de uyanık:
- Arkadaşlar asılarak ölmek gerçekten çok kötü. E zaten giyotin de çalışmıyor. En iyisi beni kurşuna dizin.
..:: ÇEKİRDEKSİZ KARPUZ ::..
   Bir genetik kongresinde herkes icatlarını anlatıyormuş;
İngilizler bizler balık ve devenin genlerini birleştirdik, kollestrolsüz et ürettik demişler.
Fransızlar; tavuk ve inek genlerini birleştirdiklerini bu sayede hızlı bir üreme gerçekleştirip et problemini ortadan kaldırdıklarını anlatmışlar.
Temel de; -Biz, karpuz ve hamam böceği genlerini birleştirdik demiş. Bu sayede karpuzu kesince çekirdekler sağa sola kaçıyor ve çekirdeksiz karpuz yiyoruz.
..:: TEMEL'İN ATI ::..
   Veli efendi hipodrumuna giden Temel atlar start alır almaz favorisi olan atı elinde dürbinle takip ederek bir yandan da
-Ulanım benum, yabak nasıl da yel gibi gidey diyerek atını teşci eder. Gerçekten de Temel'in atı en öndedir. Etraftakiler gıpta ile Temel'e bakarlar, Temel dört köşedir. Fakat bir süre sonra atlar teker teker Temel'in atına yetişip geçmeye başlarlar. Derken Temel'in atı en sonuncu duruma düşer. Temel etrafın alaylı bakışlarına aldırış etmeden tezahürata devam eder.
-Uy aslanım benum ya bak nasılda hepsini önine katti getiriy.
 
Fıkralar
DELİ
ÖNCE KAÇANLARI
Akil hastanesinden iki deliyi salivereceklermis. Doktorlar kendi aralarinda "Sunlara son bir test yapalim da gorelim akillari baslarina gelmis mi."demisler. Bunun uzerine iki deliyi bir masa basina cagirmislar. Masanin uzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canli hamambocegi dokmusler ve "Buyrun beyler, yiyiniz." demisler. Delirlerden bir tanesi hemen zeytinlere saldirmis, otekisi araya girmis, "Once kacanlari yiyelim, oburleri nasil olsa duruyor!"
BİR KEDİ DAHA
Akıl hastanesinden kaçan iki deli, karşıdan gelen bekçiyi görünce iri gövdeli bir çınarın arkasına saklandılar.Bekçi,onların ayak seslerini işitmişti.Sordu:
- Kim o?
ıçlerinden biri kedi gibi miyavladı. Bu başarılı miyavlamadan sonra bekçi yürüyüp gidiyordu ki,delilerin ayakları altındaki yapraklar hışırdadı.Bekçi geri dönüp yine seslendi:
- Kim var orada?
ıkinci deli cevap verdi:
- Bir kedi daha
MASRAF KAPISI AÇTI BİLE
İki deli, yolda giderken bir direksiyon bulunca çok sevindiler.O sevinçle saatte 160’la uzunca bir süre yol aldıktan sonra benzicinin önünde durdular. Arabayı süren;
- Yüz bin liralık dedi.Süper olsun. Benzinci ikisini de tepeden tırnağa süzdükten sonra ;
- Gidin işinize be ! diye bağıdı.Sizin civatalarınız gevşek !
ıkincisi , araba kullana’a dödü
- Gördün mü! Araba masraf kapısı açtı bile!
 
HEPSİ ERİYOR
             Deli , kahveye girdiğinde soluk soluğaydı.Boş bir masaya oturup ocağa seslendi;
- Bana bir çay !
çay geldi , şekerleri atıp karıştırdı.Garsonadan yine şeker istedi.Onları da atıp karıştırdı,yeniden istedi.Garson;
- Sekiz şeker koydun çaya ,dedi şaşkın şaşkın,
- Koydum ama , işte görüyürsun, hepsi eriyor!
 
ALIK TUTUYORUM
Deli duvara oturmuş.Elindeki oltanın ucu sokağa sarkmış.... Yoldan geçen soruyor;
-         -       -       -         -       Orada balık mı tutuyorsun sen?
-         -       -       -         -       Hayır alık tutuyorum.
-         -       -       -         -       Tutabildin mi bari ?
-         -       -       -         -       çook ... Seninle 23 oldu !
 
BİLETİMİ YIRTIYOR
Sinemaya girmek istiyodu.Gişeden biletini aldı.Birkaç dakika sonra gelip bir tane daha aldı. Sonra bir bilet daha bir daha... Gişedeki görevli dayanamadı
- Karaborsa yapıyorsun galiba.Bu kaçıncı bilet alışın ?
Deli ;
- ıçeride bir deli var, dedi.Tam kapıdan girince biletimi yırtıyor. Bende gelip yenisini almak zorunda kalıyorum..
 
SAVURGAN HÜKÜMET
  İki deli, yağmurdan sonra kumaşı yırtık paslı bir şemsiyeyi açmışlar yolda gidiyorlardı.Birincisi, gökkuşağını gösterdi;
- Bak bak ..
ıkinci baktı ve birden sinirlendi;
- Hükümet böyle şeyler için para harcıyor da , bizim gibi deliler için doğru dürüst bir hastane yaptırmıyor !
 
ILK BAKİSTA Mİ?
Adamin biri deliler hastanesini gezmeye gitmis.Bakmis deliler kapidaki delikten iceri dogru bakiyorlar.Bakan tekrar siraya geciyor.Devamli bir dongu gibi olay yineleniyor.Adam merak etmis oda siraya girmis.Sira kendi sine gelmis.Egilip bakmis.Zifiri karanlik hicbirsey yok.BIr tanesini dur durup sormus.:
-Yahu ben hic birsey goremedim? Deli sasirmis:
-ulan biz iki yildir bakiyoruz birsey goremiyoruz.Sen ilk bakista mi goreceksin.
 
KARŞI KALDIRIM                                        
    Bir akıl hastası, bulunduğu kaldırımdan karşıya geçip rastladığı ilk görevliye sormuş : 
    -Affedersiniz, karşı kaldırım nerede acaba? 
    Görevli şaşırmış ama yine de karşı tarafı göstererek : 
    -İşte şurada, demiş.  
    -Kime yutturuyorsun yahu... Daha şimdi orda sordum, burayı gösterdiler!... 
                                                                                                                                             
NASIL BİLSİN   
    Akıl hastanesinde koğuşları gezen başhekim, bir hastanın oturmuş, birşeyler yazdığını gördü :  
    -Kolay gelsin, ne yazıyorsun?   
    -Mektup yazıyorum efendim.   
    -Yaaa...Kime yazıyorsun?   
    -Kendime...   
    -Peki, ne yazılı mektupta?  
    -İlahi doktor bey, deli misiniz siz?Mektubu daha almadım ki...İçinde ne yazdığını bileyim.
 
12'NİZDE Mİ?                                      
    Katil, suçunu itiraf etti, yargıç da durumu jüri heyetine iletti. Biraz
    sonra jüri başkanı kararı açıkladı: 
    -Bu sanık suçsuzdur... 
    Yargıç adamakıllı kızdı: 
    -Canım, ne biçim iş bu!... Adam, ben katilim diyor suçunu itiraf ediyor sizde suçsuzdur kararına varıyorsunuz... Acaba, suçsuzdur kararını neye dayanarak verdiniz? 
    -Delilik efendim, delilik... 
    Yargıç bütün jüri üyelerini teker teker süzdü. Başını sallayarak : 
    -Sahi mi? 12'niz de mi?.. 
                                                                        
YALAN SÖYLEMİŞ       
    Akıl hastanesine yeni gelen doktor, hastaları ziyaret ediyordu.Birine yaklaştı :  
    -Sizin adınız nedir bakayım?  
    -Hüsamettin efendim.  
    -Soyadınız?  
    -Tanrıoğlu.  
    Tam o sırada yandaki yaşlı :  
    -İnanma inanma doktor, yalan söylüyor.Benim böyle bir oğlum yoktur
 
KARANLİKTA KALİRİZ!
Akil hastahanesinde bir deli kendini ayagindan tavana asmisti. Doktor nedeninini sorunca: Arkadasimiz kendini ampul saniyor dediler Doktor indirilmesini isteyince soylendiler
- Iyi ama karanlikta kaliriz...!
 
ZİL ÇALDI...PAYDOS OLDU!  
    Delileri uçağa bindirmişler, bir şehirden ötekine naklediliyorlardı.Ama o kadar çok gürültü yapıyorlardı ki, sonunda pilot dayanamadı, uçağı ikinci pilota teslim ederek içeride ne olup bittiğini görmek istedi.  
    Deliler uçakta hep bir ağızdan bağırıp çağırıyorlardı.Baktı, en başta, bir deli, ötekilere uymamış, akıllı, uslu oturuyordu.  
    -Sen neden bağırmıyorsun? diye soracak oldu.  
    Adam :  
    -Ben bunların öğretmeniyim, diye cevap verdi.Onlarda benim öğrencilerim.Şimdi teneffüsteler de onun için ses çıkartmıyorum.  
    Pilot, çaresiz yerine döndü. Bir süre geçti.Bir an geldi ki sesler büsbütün kesiliverdi.  
    Pilot:  
    -Aman çok güzel! diye sevindi.Herhalde kendinin öğretmen olduğunu sanan deli, ötekileri derse almış olsa gerek, diye düşündü.  
    Ama dakikalar geçiyor, arkadan hiç bir ses seda çıkmıyordu.Pilot biraz daha bekledikten sonra merak etti.Gidip bakmak istedi.  
    Bir de ne görsün! Uçağın kapısı açık ve içeride öğretmenden başka kimsecikler yok değil mi!  
    Dehşetle sordu :  
    -Öğrencilerin nerede?, diye...  
    -Dersler bitti.Hepsini evlerine gönderdim!
 
 
ADAMIN BİRİ
 
BEN BURALI DEĞİLİM
    Adamın biri zilzurna içkiliymiş.Yolda yalpalıya yalpalıya ilerlerken birden yanından geçen adama demiş ki : 
    -Kardeş şu yukardaki güneş mi ay mı? 
    Adam demiş ki : 
    -Bilmiyom kardeşim ben buralı değilim. 
 
BİZİ DE UYANDIRIRMISINIZ?
              Adam otele gelip resepsiyona kaydını yaptırırken memur sordu : 
    -Sabah kaçta kalkmak istersiniz? Adam başını salladı : 
    -Hiç gereği yok. Ben her sabah saat beşte kendim uyanırım. Resepsiyon memurunun yüzü güldü : 
    -Aman ne iyi. Lütfen uyandığınız zaman bizi de uyandırır mısinız? 
                                                                                                           
CAN SIKINTISI       
              Sol gözü takma olan adam otobüse binmişti.Otobüs kalabalık hava sıcaktı.Bir süre sonra sıcaktan bunalan, terleyen ve canı sıkılan adam, takma gözünü çıkardı, havaya atıp tutmaya başladı. Durumun biraz sonra farkına varan yanında oturanlar dehşetle irkildiler :  
    -Ne oluyor yahu!... Adam gayet sakin gözü atıp tutmaya devam ederek cevap verdi :  
    -Hiç, burada canım sıkıldı da ön taraflarda yer var mı diye bakıyordum!...
 
EVDEKİ PAZAR  
  Kulakları duymayan bir adam hastanede yatan bir arkadaşını ziyarete gitmek istemiş.Düşünmüş ben ne sorarım, o ne cevap verir, diye.Klasik cevaplara göre konuşmayı tasarlamış, cümlelerini zihninde hazırlamış."Nasılsınız" derim, o da "İyiyim" der.Bende,
    "Oooh ne güzel" der, devam ederim.Hastaneye gidip arkadaşının başucuna varmış.  
    -Nasılsın, iyi misin?  
    -Ölüyorum.  
    -Oooh, ooh ne iyi.Ne ilaç veriyorlar?  
    -Zehir.  
    -O ilaç çok iyidir.Doktorun kim?  
    -Azrail.  
    -Ondan iyi doktor yoktur.
 
EVLENİRKEN NEREDEYDİN?  
              Adamın işi varmış, Ankara'ya gidiyormuş, tam uçağa binerken kulağında bir ses :  
    -Binme, bu uçak düşecek!   Dönmüş, bakmış, kimse yok, ama içine de bir kurt düşmüş,
    binmemiş. İkinci uçağı beklerken kara haber ulaşmış :  
    -Uçak düştü kurtulan olmadı! Koşmuş Haydarpaşa'ya, bilet almış, tam trene binecek, aynı ses
    kulağında :  
    -Binme bu trene, raydan çıkacak! Dönmüş, bakmış yine kimse yok, trene binmemiş, gelmiş eve, sabah gazeteyi açınca tüyleri ürpermiş :  
    -Tren Eskişehir'de raydan çıktı şu kadar ölü, şu kadar yaralı...  
    Allahına şükretmiş, koşup otobüse bilet almış, tam binerken yine o ses :  
    -Bu otobüse binme, freni patlayacak!  
    Dönmüş yine kimse yok! Dayanamamış, bağırmış :  
    -Sen kimsin yahu?  
    -Ben senin iyilik meleğinim!  
    Adam iyice kızmış :  
    -Ulan evlenirken neredeydin!
 
TUH ALLAH CEZANI VERSİN  
              Adam işten eve gelir tam yatacak boşluktan bir ses :  
    -İşinden ayrıl, evini arabanı sat ve Lasvegasa git.  
    Adam umursamaz tabi.Fakat bir ay boyunca hep aynı hikaye adam eve gelir tam yatacak :  
    -İsinden ayrıl evini arabani sat Lasvegasa git.  
    Adam sonunda bunda birşey var deyip ertesi gun işinden ayrılır en kısa yoldan evi ve arabayı satıp Lasvegasa gider bir otele yerleşir.
    Gece olur gene o ses :  
    -Paraları al ve kumar salonuna in!   
    Adam apar topar giyinir salona iner aynı ses :  
    -Rulet masasına git!  
    Adam gider, bir yandan da sesi beklemektedir ses gelir :  
    -Tüm parayı kırmızı 17 ye yatır.   
    Adam heyecanla yatırır tüm parayı rulet döner döner durur, bilye dönmeye devam eder ve 21 de durur ve ses devam eder :  
    -Tüh allah cezanı versin!...   
                                                 
UÇUŞ
              Adamın biri varmış bu adam hep uçaktan paraşütle atlarmış bir gün rüyasında anneannesini görmüş anneannesi buna :  
    -Oğlum yarın paraşütle atlama paraşütün açılmayacak, demiş.  
    Ertesi gün tekrar atlamaya gitmiş. Herkes atlamış sıra ona gelmiş atlamamış.  
    Komutan :  
    -Niye atlamıyorsun, demiş. O da rüyasını anlatmış komutanıyla paraşütleri değişmişler o atlamış yavaş yavaş iniyormuş.Komutan atlamış paraşütü açılmamış adamın yanından hızla geçmiş.Adam :  
    -Komutanım nereye, demiş komutanda :  
    -Anneannenin yanına, demiş.  
                                             
YAKTIN BENİ  
              Adamın birisi kendine çok güçlü bir büyü yaptırmak istemiş.Tutmuş ülkenin en ünlü büyücüsüne gidip durumunu anlatmış.Ünlü büyücü büyüyü yaptıktan sonra adama demiş ki :  
    -Şimdi bu büyüyü al ay ışığında havaya doğru salla, yalnız sallarken aklına sakın dişi tilkinin kuyruğunu getirme.  
    Adam :  
    -Yaktın beni büyücü, demiş.  
    -Şimdi artık aklımdan hiç çıkmaz ki dişi tilki kuyruğu.
 
İNTİHAR   
              Adamin biri işinden kovulunca çareyi intihar etmekte bulur. Tam intihar ederken arkadaşı görür ve koşarak yanına gider.   
    -Yahu o ipi ağaca asmış ne yapıyorsun öyle...   
    Adam :   
    -Hiiiç.. İntihar ediyorum.  
    Arkadaşı :   
    -Hiç beline ipi sarıpta intihar eden gördünmü sen. İntihar ediyorsan ipi boğazına sar.   
    -İlk önce öyle yaptim ama nefes alamadimki...  
                                                
KARŞIDA KİMSE OTURMUYORDU       
              Seyahatten dönen adam arkadaşına yakınıyordu : 
   -Birader perişan oldum, felaket bir tren yolculuğu geçirdim. 
    Arkadaşı merakla... 
    -Hayrola ne oldu? 
    -Trende yerim tersti başım döndü, midem bulandı, yahu.  
    -Aman be kardeşim, insan karşısındakine rica edip yer değiştirir... 
    -Benim de aklıma geldi gelmesine ama karşımda kimse oturmuyordu ki!... 
                                                                                                             
KÖPEĞİN ÇANAĞI  
              Adamın biri yabancı bir şehirde, bir evin kapısını çalarak şu ricada
    bulunur :  
    -Pek susadım, buralarda su bulamadım, lütfen bana bir bardak su verir misiniz?  
    Kapıyı açan çocuk, adamın yüzüne bakarak, kısa bir tereddütten sonra :  
    -İstersen ayran getireyim, der.  
    Adam bu teklifi teşekkürle kabul ettikten az sonra, çocuk bir çanak ayran getirir.  
    Adam ayranı içtikten sonra çocuk :  
    -İstersen daha getireyim, der.  
    -Zahmet olur yavrum.  
    -Hayır, zaten bu ayranın içine fare düştüğü için nasıl olsa dökecektik!  
    Bunun üzerine, adam iğrenerek, elindeki ayran çanağını hiddetle yere atıp parçalayınca, çocuk feryadı koparır :  
    -Anne, kapıdaki adam köpeğin çanağını kırdı!
 
ASKER
BOŞU BOŞUNA                                 
              İki komutan aralarında konuşmaktadırlar, senin emir erin mi akıllı benim emirerim mi akıllı. Sonunda test etmeye karar verirler. 
    1. Komutan : 
    -Oğlum Memet gel buraya. 
    Mehmet : 
    -Emret Komutanım. 
    1. Komutan : 
    -Oğlum al şu 100.000 TL. yi pazardan 3 kilo elma, 4 kilo portakal, 2 kilo domates, 4 ekmek al ve eve yengene teslim et, paranın üstünüde bana getir. 
    Mehmet : 
    -Emredersin Komutanım, der ve çıkar. 
    2. Komutan : 
    -Oğlum Hasan gel buraya. 
    Hasan : 
    -Emret Komutanım. 
    2. Komutan : 
    -Oğlum git bak bakayım ben askeri gazinodamıyım değilmiyim, orada isem kumar oynuyormuyum oynamıyormuyum, oynuyorsan kardamıyım zarardamıyım öğren de gel evladım. 
    Hasan : 
    -Emredersin Komutanım, der ve o da dışarı çıkar bakar Mehmet dışarda sinirli sinirli volta atmaktadır. 
    Hasan : 
    -Hayrola Mehmet? 
    Mehmet : 
    -Bizim komutan bana 100.000 TL verdi, pazardan 3 kilo elma, 4 kilo portakal, 2 kilo domates, 4 ekmek al ve eve yengene teslim et, paranın üstünü de bana getir, dedi. Yahu bu adam taş devrindemi yaşıyor yahu bu devirde 100.000 lirayı dilenciye versen sana küfür ediyor yahu. 
    Hasan : 
    -Yahu oda birşeymi ya bizim komutana ne demeli, bak bana ne emir verdi "Oğlum git bak bakayım ben askeri gazinodamıyım değilmiyim, orada isem kumar oynuyormuyum oynamıyormuyum, oynuyorsan kardamıyım zarardamıyım öğrende gel" yahu bu adamın her tarafı komutan olsa ne olur, sen artık komutansın yahu insan biraz düşünür, o kadar yıl okumuşsun insan biraz kafasıı kullanır bana neden böyle bir emir veriyorsun, elinin altında telefon var aç gazinoya sor beni neden boşu boşuna oraya kadar yoruyorsun değilmi ya... 
                                               
DEMOKRASİYİ SAVUNUYORUM AMA...  
              Manevra varmış.Mehmet elde tüfek yerde yatıyormuş.Komutan gelip sormuş :  
    -Düşman önden gelirse ne yaparsın?  
    Mehmet cevaplamış.Şu yandan, bu yandan, arkadan gelirse, diye tekrar sormuş komutan.Mehmet bunları da cevaplamış.  
    Komutan en sonunda :  
    -Ya düşman tepeden gelirse? deyince.  
    Mehmet'in bu soruya cevabı :  
    -Bu memleketin tek askeri benmiyim komutanım! olmuş.
 
FENER                                   
              Bir savaş gemisi karanlık ve sisli bir gecede yol alıyormuş, derken kaptan köşkündeki komutan tam karşıda ve uzakta üzerlerine doğru gelen bir ışık farketmiş. Hemen karşı tarafa sinyal göndererek şu mesajı geçmiş :
    -Derhal rotanızı 30 derece doğuya çeviriniz.
    Karşından anında cevap gelmiş :
    -Sen rotanı 30 derece batıya çevir!
    Komutan şaşırmış, biraz da sinirlenmiş, mesaji tekrarlamış :
    -Rotanı derhal 30 derece doğuya çevir, emrediyorum!
    Karşıdan cevap :
    -Asıl sen rotanı 30 derece batıya çevireceksin!
    Komutan öfkeden küplere binmiş, bir mesaj daha yollamış.
    -Ben 30 yıllık kaptanım, sana son kez emrediyorum, rotanı 30 derece batıya çevir!
    Cevap :
    -Sen 30 yılık kaptansan ben de 20 senelik denizciyim, sen rotanı 30 derece doğuya çevir. Komutan, o kadar sinirlenmiş ki, hemen mürettebata bütün topları ateşe hazır hale getirmelerini emretmiş ve son kez bir mesaj göndermiş :
    -Burası bir savaş gemisi, derhal rotanı 30 derece batıya çevirmezsen ateşe başlayacağız. Karşıdan cevap gelmiş :
    -Burası da bir deniz feneri.. Sen rotanı bir an önce 30 derece doğuya çevirmezsen birazdan kayalara carpacaksın.
 
GENERAL MOTORS   
    İki erden birisi, geçen kamyona selam durunca öbürü sordu :  
    -Neden selem verdin?  
    -Görmedin mi?Kamyonun üzerinde General Motors yazıyordu.
 
GUŞ  
              Yüzbaşı evin papağanına belli başlı kelimeleri ezberletmişti.Mehmet gel, Mehmet git, şunu yap, bunu yapma v.s...  
    Evde kimsenin bulunmadığı bir sırada.Evin yeni emir eri ortalığı silip süpürmekle meşgul görünüyordu.İçeriden MEHMED diyen sesi duyunca fırladı koştu :  
    -Buyur, dedi ama arkası gelmedi .  
    Tekrar işine daldı.Bir zaman sonra tekrar çağrıldı.Şaşırmıştı.Odada bu emri beklemeye karar verdi.Papağana gözü takıldığı anda da papağan :  
    -Mehmed diye çağırmasın mı!Derhal hazır ol vaziyetine geçerek :  
    -Buyur komutanım, dedi.Kusura bakma seni guş sandımdı.  
 
HIÇKIRIK  
              Savaşın en kızgın anıydı.Cephede bombalar patlıyor, mermiler vızır vızır uçuyordu.Bu arada bir askeri hıçkırık tuttu.Yanındaki askere döndü hıçkırık tutan :  
    -Heey, beni korkutsana biraz!...Korkut da hıçkırığım geçsin...
 
İÇKİ ÖLDÜRÜR  
              Albay askerlerin içki içmelerine engel olmak için kantinin duvarına bir yazı asmıştır.Yazıda :  
    -İçki öldürür, diye yazıyordur.  
    Ertesi gün oradan geçen albay ne görsün?Biri yazının altına şunları ilave etmemiş mi :  
    -Askerler ölmez!
 
İNSAN KILÇIĞI  
              Yeni erler eğitim görüyordu.Ders veren üsteğmen, karadenizli bir ere insan iskeletini göstererek ne olduğunu sordu.  
    Er :  
    -İnsan kılçığıdır komutanım, dedi.
 
KÜSTAHLIK  
              Yıllar önce İngiltere'de erler şemsiye kullanmazmış.Şemsiye taşıma hakkı sadece subaylara tanınıyormuş.  
    O yıllarda bir gün genç teğmenlerden biri, koltuğunun altında bir şemsiye ile hızlı hızlı yürüyen eri görünce, beyninden vurulmuşa dönmüş.Eri çağırarak :  
    -Bu ne küstahlık, demiş.Ve şemsiyeyi aldığı gibi dizinde iki parça etmiş.  
    -Bu sana bir ders olsun, bir daha böyle küstahlıklar yapma!  
    Neye uğradığını anlamayan er :  
    -Başüstüne, diyerek selamı çakmış ve şöyle sormuş :  
    -Teğmenim, beni az önce evine yollayan general şemsiyesini istediğinde kim kırdı diyeyim?
 
NERESİNDEN  
              Kore'de Türk Tugayından iki Anadolu'lu asker biraz gezmek için firar ederler.Şehirde bir aşağı bir yukarı dolaşırken inzibat subayı bunları yakalar ve sorar :  
    -Hani sizin izin kağıtlarınız?...  
    Erler subayı atlatırız umuduyla :  
    -Biz Amerikalıyız...diye cevap verirler.Subay durumu anlar, ama hiç bozuntuya vermez :  
    -Amerika'nın neresindensiniz? diye sorunca :  
    -İçindenik kumandanım!...diye yanıt verirler.
 
SEVGİLİ
AMELİYAT YERİ  
              İki sevgili bir ağacın gölgesinde otururlar.Delikanlının tatlı sözleri arasında bir ara kız sevgilisinin kulağına fısıldar :  
    -Sevgilim sana apandist ameliyatı olduğum yeri göstereyim.   
    Delikanlının gözleri parlar.  
    -Göster canım göster.   
    Kız eliyle uzak bir yeri göstererek :  
    -Bak şu ilerde görünen sarı bina var ya, onun üçüncü katı....
 
BENİ YETERİNCE SEVSEYDİNİZ           
              Genç bir delikanlı saatlerdir genç kızın peşinden geliyordu.Genç kız dayanamayıp arkasını döndü:  
    - Neden saatlerdir beni takip ediyorsunuz? diye sordu.  
    Genç erkek :  
    -Sizi seviyorum hem de canımdan çok seviyorum!  
    Genç kız :  
    -Bak benim arkamdan ablam geliyor, o benden daha güzel benden iş çıkmaz sen ona git..  
    Delikanlı arkasını dönüp bakınca çok çirkin bir kızın geldiğini görüp sinirlenmiş ve genç kıza dönmüş :  
    -Neden bana yalan söylediniz?  
    -Asıl siz bana neden yalan söylediniz? Eğer beni yeterince seviyor olsaydınız dönüp arkanıza bakmazdınız çünkü gözünüz benden başkasını görmezdi!!  
                                                                                               
 
GELİN ADAYI  
              Çöpçatan, damat ve gelin adayını karşılaştırır.Gelin zengin olduğundan damat adayı ufak tefek kusurların bağışlanması için önceden uyarılmıştır.  
    Gelin adayı odaya topallayarak girer.  
    Damat adayı çöpçatana bakar :  
    -Topal bu, der.  
    Çöpçatan başıyla onaylar.  
    Damat gelinin saçlarını okşamaya kalkar.Peruk elinde kalır.Çöpçatana bakışlarıyla :  
    -Kel bu, der.   
    Çöpçatan başıyla onaylar.  
    Damat adayı odadaki gümüş takımlara antikalara bakar.Onların da sahte olmasından şüphelenir.Çöpçatanın kulağına fısıldamak ister.  
    Çöpçatan :  
    -Rahat konuşabilirsin, duymaz kulağı sağırdır, der.
 
İKİMİZE DE YETER  
              Evlenme teklif ettiği kızdan red cevabı alır :  
    -Ama ben sizi sevmiyorum ki!   
    Delikanlı istifini bozmadan cevaplar :  
    -Olsun, benim aşkım ikimize de yeter!
 
İLK AŞK  
    Evliliklerinin üstünden henüz bir ay geçmiştir.Mutlu koca genç ve güzel karısına sarılır :  
    -İlk aşk ne kadar tatlı, ne heyecanlı değil mi?   
    Genç karısı yanıtlar :  
    -Evet... ama seni tanıdığıma da memnunum...
TREN BEKLİYORUM                                 
    Yeni evli bir çift tren hatlarına yakın bir yerde ev almışlar. Evin beyi her sabah işe gittikten sonra trenler geçmeye baslarmış ve yatak odasında bulunan elbise dolabının kapıları gıcırdarmış.Buna sinirlenen evin hanımı bir sabah eşi gittikten sonra çağırmış marangozu. Adam bakmış :  
    -Anlamadım bir sorun yok, demiş.  
    Evin hanımı :  
    -Ama tren geçerken gıcırdıyor, beni sinir ediyor, demiş.
   Marangoz bizimkine :  
    -İyi, demiş, sen işlerine bak ben dolabın içine girerim. Tren geçsin bir bakayim nerede arıza var. 
    Kadın :  
    -Tamam, demiş evin işlerine koyulmuş. Evin reisinin geri geleceği tutmuş bakmış bir çift erkek ayakkabısı kapıda. Dalmış eve aramış taramış yatağın altına bakmış kimse yok. Bizimki açmış elbise dolabını, adamın biri sinmiş bekliyor.  
    -Ne işin var lan senin burada, demiş bizimki. Adam da ürkek bir sesle cevap vermiş :  
    -Şimdi tren bekliyorum diycem, ama inanmazsin ki!!!  
                                                                                      
AV-SPOR
     BİR SİZDEN  
    İki Laz sinek avına çıkmışlar.Dolaşıp ararlarken, birinin alnına bir sinek gelip konmuş.Laz usulca arkadaşına alnındaki sineği göstermiş.Arkasından da Laz hemen namluyu doğrultup ateş etmiş; sineği de, arkadaşını da vurmuş :  
    -Bir suzden, bir buzden citti, diye söylenmiş.
 
    BOĞA  
    İki avcı arkadaş yaban ördeği avına çıkmışlardı.Ördeklerin yanına rahatça ürkütmeden varabilmek için bir İnek postuna bürünmeye karar verdiler.  
    İki arkadaştan sadece İneğin ayakları tarafında yürüyenin tüfeği vardı.Etrafı gözleyerek yavaş yavaş ilerliyorlardı.  
    Bir ara arkadaki heyecanla seslendi :  
    -Çabuk tüfeği bana ver, çabuk!  
    Öbürü şaşkınlıkla sordu :  
    -Ne o, sürü arkada mı yoksa?  
    Beriki sabırsızlıkla :  
    -Ne sürüsü yahu! dedi.Arkadan bir boğa dörtnala üstümüze geliyor.
 
    HAVA  
    Boks maçı hayli heyecanlı geçiyordu.İki boksör ringde kıyısıya dövüşüyorlardı.Ama birinin durumu pek kötüydü. Gözkapakları kapanmış, yüzü gözü kan içinde kalmıştı, yumrukları havayı dövüyor, bir teki bile rakibine değmiyordu.  
    Raund arasında menejerine sordu :  
    -Maçı alma şansım va mı?  
    Menejeri bir yandan terini kurularken :  
    -Elbette var, diye cevap verdi.Sen havayı dövmeye devam et
    .Böylelikle herifi zatüreden öldürbilirsin...
 
BEKTAŞİ
       
    BİR GÜN FAZLA TUTMUŞ  
    Adama sormuşlar : 
    -Kaç gün oruç tuttun? 
    -Hastalığım nedeniyle, ancak bir gün tutabildim! 
    Aynı soruyu, orada bulunan Bektaşiye sorunca, hiç istifini bozmadan
    yanıt vermiş : 
    -Bu arkadaş benden bir gün fazla tutmuş!
 
    İYİ RÜYALAR  
    Mevlevi, Bektaşi ve Softa yemekten sonra ikram edilen bir tepsi baklava için rüyaya yatarlar.En hayırlı düşü gören baklavayı alacak. Öneri kabul edilir. Yatar, uyurlar. Sabah olunca Sofu : 
    -Ne düş gördünüz anlatın bakalım?, der. 
    Mevlevi sikkesini başına geçirerek : 
    -Hayırdır inşallah göklere çıktım, der. 
    Hoca da : 
    -Ben ise düşümde cennete gittim, der. 
    Bektaşi : 
    -Erenler, ben de gece birinizin göklere uçtuğunu, diğerinizin de cennette gezdiğini görünce, artık bunlar fani dünyaya dönmezler diyerek kalkıp baklavayı temizledim!, der.
 
DOĞU
 
    İŞ İNADA BİNDİ 
    Ömründe hiç teravih namazı kılmamış olan bir yörük, bir gün, caminin önünden geçerken, adamın birisi : 
    -Namaz vakti nereye gidiyorsun? demiş.Sen müslüman değil misin? 
    Yörük ne desin?"Bari şu namazı kılıvereyim de öyle gideyim" diyerek camiye girmiş.Gelgelelim, aklı dışarıda, hayvanlarında.Üç beş rekat namaz kılmış, bakmış, biteceği yok. 
    Dışarı çıkıp oğluna seslenmiş : 
    -Oğlum, hayvanlara mukayyet ol.İmamla iş inada bindi.
 
    İT KIRKIYORUM 
    Batı'nın "sinek avlamak" deyimi yerine, Doğuda "it kırkmak" deyimi kullanılır. 
    Berberin biri bir müşterisini traş ederken, yoldan geçen biri hal hatır sormuş : 
    -İşler nasıl? 
    Son zamanlarda işleri kesat olan berber cevap vermiş : 
   -Görüyorsun işte; it kırkıyorum.
 
    KAZANAN KİM 
    Ağa ile ırgatı köyden kasabaya giderken...Bir ara ağanın aklına birmuziplik geldi : 
    -Bak, dedi, şu yol kenarında ineklerin bıraktığı tezekleri yersen...Bu arabamı da, atları da, koşumları da sana veririm.Senin olsun. 
    Irgat gıcır gıcır arabayı, atları, koşumları görünce, düşünmedi bile...Tezeğin hepsini yiyip bitirdi. 
    Kasabaya gittiler, alışveriş yaptılar, dönerken...Ağa birden düşünceye daldı."Muziplik derken, araba da, at da, koşumlar da gitti"diye : 
    -Bana bak, dedi, arabayı, atları, koşumları geri istiyorum.Kaça verirsin? 
    -Para filan istemem.Aldığım fiyata veririm,ağa... 
    -Yani? 
    -Yanisi şu ; Bak karşı kenarda duran tezekleri gördün mü?Sen de onları ye!Al arabayı, atları koşumları!... 
    Baktı başka çare yok, ağa da eğildi, zorlana zorlana yedi tezekleri... 
    Tam köye yaklaştıkları sırada ırgat gülmeye başladı kendi kendine...
    -Ne gülüyorsun, diye sordu ağa, bir şey mi var? 
    -Nasıl gülmem, ağam?Biz yola çıkarken bu araba da, bu atlar da, bu koşum da senindi.Şimdi yine senin...Peki, öyleyse biz o tezekleri niye yedik?
 
    KİM ŞİŞTİ 
    Küçük bir otomobilde giderken, yol kenarında işaret eden bir köylü gördü.Bu sıcakta onu arabaya almanın vicdan borcu olduğuna inanıp durdu.Ama köylü çekingenlik gösterdi : 
    -Sağolun...Şey...İneğim de var da... Birlikte gelmemiz gerek... 
    -Aaa o olmadı işte...ineği ne yapacağız? 
    -Bağlarız arkaya... 
    -Olur mu hiç?Ben gazladım mı, bağ kopar, inek geride kalır, gideriz biz. 
    -Yok yok, merak etmeyin! yetişir bize... 
    Köylü öyle ısrar ettiki sonunda ineği bağladılar otomobilin arkasına
    ...Ve hareket ettiler.Kilometre saati giderek yükseliyordu : 
    10...20...30...40...inek oralı değildi.Arabanın hızına uyarak koşuyordu...Araba hızlanıyordu : 
    50...60...80...90...inek yine koşuyordu aynı tempoda...Arabayı kullanan bayağı sinirlenmişti...Birden gazladı : 
    100...120...Derken 150 kilometreye çıktığında...Köylüye döndü : 
   -Bak seninki şişti.Dili dışarı çıktı. 
    -Ne şişmesi! Şişmekten değil dilini dışarı çıkarması...Sen yavaş gidiyorsun da sollamak istiyor bizi.Diliyle işaret verip yol istiyor.
 
    SAKIN YEME                         
    Diyarbakır tren garından İstanbul'a gelmek için yola çıkmıştı Haso ile Reşo.Trende birlikte yolculuk yaptıkları bir yolcuyu muz yerken gördüklerinde, muzun ne menem bir şey olduğunu merak ettiler.Trenin durduğu ilk istasyonda birer muz satın aldılar. Tedbir olsun diye Reşo : 
    -Haso, sen yemeyesen ben yiyacağım bana birşey olursa sen yardımcı olacaksın, der.Reşo muzu ısırır ısırmaz tren tünele girer. Reşo bağırır : 
    -Ula Haso sakın yemeyesen, ben yemişem, kör olmuşam!
 
KARADENİZ
                                                
    AĞAÇLARADAN GÖREMİYORUM   
    Temelle Dursun ormanda yürüyorlar.Bir ara Temel Dursuna sesleniyor :  
    -Dursun ormanın güzelliğine bak.  
    Dursun:  
    -Ağaçlardan göremiyorumki.
 
    ANLAMLI ANLAMLI  
    Karadenizlinin biri hemşerisine anlatıyor :  
    -Dün belediye otobüsüne bindim; yan koltuktaki adam bilet almamışım gibi bana anlamlı anlamlı baktı.  
    -Sen ne yaptın?  
    -Bende bilet almışım gibi anlamlı anlamlı ona baktım.
 
    ARABAM DIŞARIDA   
    Temel kırtasiye'ye girmiş, tezgahtara :  
    -Pana pir roman lazum, demiş.  
    Kırtasiye tezgahtarı sormuş :  
    -Efendim agır mı olsun hafif mi?  
    Temel :  
    -Farketmez, nasul olsa arabam dısarudadur.
 
    ARİTMETİK                                
    Aritmetik öğretmeni Temel öğrencilerinden şikayet ediyormuş :  
    -Derste peş kere peş kaç ediy, diye sorayrum, kırk cevap alayrum.Halbuki peş kere peş yirmi peş, pilemedun otuz
 
    ASLAN                           
    Temel hayvanat bahçesinde gezerken açık bulduğu bir kafesten içeri dalmış.  
    -Hoop, dur ne yapıyorsun, orası aslan kafesi, diye bağırışmışlar.Temel geri dönmüş,  
    -Sankim aslanınızı yedük, demiş.
 
    ASMAK  
    Dursun evinden çıktığında birde bakar ki komşusu Temel kendini belinden ağaca asmış halde duruyor.Hemen gidip ipi ağaçtan çözer.Komşusunu ağaçtan indirdikten sonra merakla sorar :  
    -Ha sen ne yapayudun öyle?  
    -Hiç kendimi asaydum...  
    -Ha uşağum, penum pildiğum insan poynundan asılayi.  
    Temel üzgün ve çaresiz bir halde komşusu Dursun'a baktıktan sonra cevap verir :  
    -Ben de öyle yapmişudum.Ama ipu poynima pağladığum zaman bi türlü nefes alamayrum.
 
    AT YARIŞI
    At yarışına merak saran Temel bir gün hipordroma gider. Yalnız önünde delicesine bir o yana bir bu yana koşan atlara akıl erdiremez ve dayanamayarak yanındakine sorar. 
    -Hah hemşerim bu atlar ne deli gibi koşup duruyor. 
    Adam da : 
    -1. olana ikramiye var da ondan, der. 
    Temel de cevap vererek : 
    -Hah 1. olana para varda ötekiler niye koşup duruyor. 
 
    ATALARIMIZ TELSİZ TELEFON KULLANMIŞLAR!!!             
    Temel bilim adamı iken bir arkeoloji araştırmaları konferansına davet edilir.Amerikalılar anlatmaya başlar :  
    -Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 25 metre aşağı indik ve telefon kabloları bulduk.Öyleyse bizim atalarımız asırlar önce telefon kullanmışlardır.  
    Sıra Türkiyeye gelir ve Temel başlar anlatmaya:  
    -Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 50 metre aşağı indik ama birşey bulamadık.Öyleyse atalarımız telsiz telefonkullanmışlardır.
 
Üçüncü Boğaz
Üçüncü Boğaz Köprüsü'nü Japon, Amerikan ve Türklerden 
oluşan bir konsorsiyum almış. Tam açılışın yapılacağı 
sırada kurdele kesilirken köprü büyük bir gürültüyle yıkılmış. 
Japon: 'Gitti bütün emeklerim, mahvoldu kumlarım' diyerek 
harakiri yapmış. 
Amerikalı: 'Gitti çeliklerim, tonlarca çelik yıkıldı' diyerek 
tabancasını çekip intihar etmiş. 
Tüm bunları izleyen Türk müteahhit de derin bir 'Oh!' çekerek 
yanındakilere dönmüş: 'İyi ki çimento koymamışım, yoksa bunlar 
gibi mahvolurdum'...
HAMİLE KADIN  
Küçük bir çocuk, hamile bir kadının karnına dokunarak:
-Ne var sizin karnınızda teyze,
Kadın:
-Çocuğum var evladım, diye cevap verir.
-Sizin çocuğunuz mu?
-Evet
-Onu seviyor musunuz?
-Evet
-Çok mu seviyorsunuz?
-Evet evladım.
-Öyleyse neden yediniz?
Sherlock Holmes  
Sherlock Holmes ile Dr. Watson kampa giderler. Güzel bir yemek
yedikten sonra uykuya dalarlar.
Birkaç saat sonra Holmes uyanır ve arkadaşını dürdükler. 
"Watson, yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle".
Watson cevap verir: "Milyonlarca yıldız görüyorum" 
Holmes sorar: 
"Bu sana neyi gösteriyor?"
Watson bir an düşünür ve yanıtlar: 
" Astronomik olarak milyonlarca galaksinin ve dolayısıyla milyarlarca 
gezegenin varlığını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin 3'ü 
çeyrek geçtiğini çıkarıyorum. Teolojik olarak Tanrının kudretini ve 
kendi acizliğimizi görüyorum. Meteorolojik acıdan da bugün havanın 
çok güzel olacağını tahmin ediyorum. Neden sordun? Sana ne gösteriyor?"
Holmes arkadaşını sabırla dinlemiştir ama artık dayanamaz:
"Ulan hıyar, çadırımızı araklamışlar!"
Zenci Beyaz Olursa
Amerika'da bir fuar açılmıştı. Fuarda zencileri beyaza dönüştüren
bir makine tanıtılıyordu. Denemek 10 dolardı. iki zenci fuarı
gezerken bu makineyi gördüler ve denemeye karar verdiler. Birinin
11 doları diğerinin ise 9 doları vardı. 9 doları olan arkadaşına 
dönüp
-Sen 1 dolarını bana ver. Gidip birlikte beyaz olalım. dedi.
Arkadaşı ise :
-Dur! Önce ben gireyim, deneyeyim. Eğer memnun kalırsam sana 1 
dolarımı veririm. Sen de beyaz olursun. dedi.
Anlaştılar. Zenci gidip makineye girdi ve bir süre sonra beyaz 
olarak çıktı. Dışarıda kalan zenci duruma çok sevinmiş olarak
arkadaşının yanına gidip :
-Hadi dedi. 1 doları ver ben de beyaz olayım.
Cevap şuydu :
-Hadi oradan pis zenci!
Borcunu Ödeyecek
Yargıç temele sormuş : 
davacıya borcunu bir türlü ödemiyorsun neden
Temel boynunu büker. Verecegum vermesine de bana 
üç ay mühlet ver diyorum vermiyor 
üç yıldır beni oyalıyor.
 
DELİ FIKRALARI
BENDE BU KAFA VARKEN        
Delinin birisi hastaneden taburcu olacakmış ve son muayene için baş hekim gelir. Deliye sorar : 
-Elin nerede?  
Deli gösterir.  
-Bacağın nerede? 
Deli yine gösterir.  
-Burnun nerde?  
Deli yine gösterir. 
Baş hekim doktorlara : 
-Bırakın emrini verir ve çıkar. Hekim çıktıktan sonra deli göbeğini gösterir ve : 
-Bende bu kafa varken tabi salıverirsiniz, der. 
 
BEŞ VAR        
İki deli arasında konuşma :  
-Saat kaç?  
-Beş var  
-Kaça beş var?  
-Bilmiyorum, akrebini kaybettim.
     
BİR KEDİ DAHA  
Akıl hastanesinden kaçan iki deli, karşıdan gelen bekçiyi görünce iri gövdeli bir çınarın arkasına saklandılar. Bekçi, onların ayak seslerini işitmişti. Sordu : 
-Kim o? 
İçlerinden biri kedi gibi miyavladı. Bu başarılı miyavlamadan sonra bekçi yürüyüp gidiyordu ki, delilerin ayakları altındaki yapraklar hışırdadı. Bekçi geri dönüp yine seslendi : 
-Kim var orada? İkinci deli cevap verdi : 
-Bir kedi daha. 
 
BİZ YILLARDIR BAKIYORUZ  
Akıl hastanesine yeni atanan müdür hastaneyi dolaşmaya karar vermiş. Dolaşırken hastanesinin dışarıya bakan duvarının dibinde bir grup akıl hastasının tek sıra olup duvardaki bir delikten baktıklarını görmüş. Merak içinde yanlarına giderek : 
-Yahu hepiniz toplanmış burada ne yapıyorsunuz. 
-Hiçbir şey yapmıyoruz sadece bu delikten dışarı bakıyoruz... 
Bunun üzerine müdür hastaları kenara iterek : 
-Durun birde ben bakayım, demiş ve delikten dışarıya doğru bakmış. Birde ne görsün delik kapalı ve hiçbir şey görünmüyor. Hiddetle akıl hastalarına dönerek : 
-Yahu, demiş, Ben baktım bu delikten dışarı bir şey görünmüyor peki siz ne görüyorsunuz : 
-Deliler hep bir ağızdan Müdür Bey, demiş. Biz yıllardan beri bakıyoruz bir şey göremedik siz bir bakışta nasıl göreceksiniz ki. 
 
CANLI GAZETE  
Başhekim, akıl hastanesinin bahçesinde dolaşıyordu, bir ara baktı, bir kalabalık gözüne çarpmıştı.Hemen oraya seğirtti.Deliler bir halka oluşturmuş, ortada dönüp konuşan birini dinliyorlardı :  
-Papendreu seçimleri kaybetti.Hastaneye kaldırıldı...Bulgar zulmü devam ediyor.Zorla yollanan soydaşlarımızın sayısı seksen bine ulaştı...Federasyon kupasını Beşiktaş kazandı...  
Başhekim bu işten hoşlanmış :  
-Ne yapıyorlar bunlar böyle? diye sormuş.  
-Efendim, demişler.Ortadaki deli kendinin gazete olduğunu sanıyor, haberleri bildiriyor.  
Başhekim daha da hoşlanmış.Dolaşmasını sürdürmüş.Az ileride birde ne görsün! Sekiz, on deli iplerle sımsıkı birbirlerine bağlanıp bir köşeye atılmamış mı!  
-Onlar mı, okunup da iadeye gidecek eski gazeteler efendim... 
 
ÇIKARMAYA ÇALIŞIYOR        
Delinin biri kuyuya bir taş atmış yüz akıllı çıkarmaya çalışmış, çıkaramamış. Sonunda delinin diğeri ilk deliye bu akıllıların ne yaptığını sormuş. Birinci deli de : 
-Elimdeki taşı kuyudan çıkarmaya çalışıyorlar, demiş. 
 
ÇORAPLAR  
Akıl hastanesinde doktor, davranışlarını normal bulduğu hastaya niçin hastanede bulunduğunu sorar.  
Hasta : 
-Pamuklu çorapları yünlülere tercih ettiğim için, diye cevap verir. 
Şaşıran doktor : 
-Bunun anormallik neresinde? Ben de pamuklu çorapları tercih ederim, der. 
Hasta sevinçle karşılık verir : 
-Çok memnun oldum doktor. Sizinkiler limonlu mu, yoksa sirkeli mi? 
 
KARŞIDAKİ DUVARIN ÇİVİSİ  
Delinin biri, çiviyi tersine çevirerek sivri tarafına vura vura duvara çakmaya başlamış.  
Onun bu halini gören başka bir deli işe karışmış :  
-Baksana, yahu! Sen yanlış bir iş görüyorsun.Bu çivi karşıki duvarın çivisi olacak galiba, demiş.
 
KARŞI KALDIRIM  
Bir akıl hastası, bulunduğu kaldırımdan karşıya geçip rastladığı ilk görevliye sormuş : 
-Affedersiniz, karşı kaldırım nerede acaba? 
Görevli şaşırmış ama yine de karşı tarafı göstererek : 
-İşte şurada, demiş.  
-Kime yutturuyorsun yahu... Daha şimdi orda sordum, burayı gösterdiler!... 
 
NASIL BİLSİN   
Akıl hastanesinde koğuşları gezen başhekim, bir hastanın oturmuş, birşeyler yazdığını gördü :  
-Kolay gelsin, ne yazıyorsun?   
-Mektup yazıyorum efendim.   
-Yaaa...Kime yazıyorsun?   
-Kendime...   
-Peki, ne yazılı mektupta?  
-İlahi doktor bey, deli misiniz siz?Mektubu daha almadım ki...İçinde ne yazdığını bileyim.
 
NİÇİN GÜLMÜŞ?                          
Uçak, Yeşilköy'den kalkmıştı. Bakırköy Akıl Hastanesinin üzerinden geçerken, pilot birden gülmeye başladı. Hostes bu gülüşün sebebini sorunca şu cevabı verdi : 
-Başhekim kaçtığımı öğrenince kimbilir nasıl şaşıracak!!! 
 
OLGUNLAŞIP YERE DÜŞTÜM      
Bir müfettiş akıl hastanesini geziyormuş. Bahçeye gelince delilerin ağaçta asıldığını ama birinin yere yattığını görünce yatana sormuş . 
-Neden ağaca çıktılar, demiş. O da : 
-Armut sanıyolar kendilerini, demiş.  
Müfettiş : 
-Sen armut değilmisin?, demiş. O da hayır ben olgunlaşıp yere düştüm demiş. 
 
12'NİZDE Mİ?  
Katil, suçunu itiraf etti, yargıç da durumu jüri heyetine iletti. Biraz sonra jüri başkanı kararı açıkladı: 
-Bu sanık suçsuzdur... 
Yargıç adamakıllı kızdı: 
-Canım, ne biçim iş bu!... Adam, ben katilim diyor suçunu itiraf ediyor sizde suçsuzdur kararına varıyorsunuz... Acaba, suçsuzdur kararını neye dayanarak verdiniz? 
-Delilik efendim, delilik... 
Yargıç bütün jüri üyelerini teker teker süzdü. Başını sallayarak : 
-Sahi mi? 12'niz de mi?.. 
 
ÖNCE KAÇANLARI YİYELİM  
Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında :  
-Şunlara son bir test yapalım da gorelim akılları başlarına gelmiş mi, demişler.Bunun uzerine iki deliyi bir masa başına çağırmışlar. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve :  
-Buyrun beyler, yiyiniz, demişler. Delirlerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış, ötekisi araya girmiş.  
-Önce kaçanları yiyelim, öburleri nasıl olsa duruyor! 
 
PLAN BOZULDU 
Akıl hastanesinde deliler bi araya gelip kaçış planı yaparlar. Elebaşları planı anlatır : 
-Büyük bir kütük bulup ilk önce 1. kapıyı, 2. kapıyı ve daha sonra 3. kapıyı kıracağız ve herkes başının çaresine bakıp kaçacak. Sabah olunca bir kütük bulurlar doğruca 1. kapıyı kırarlar, 2. kapıya koşup onuda kırdıktan sonra 3. kapıya yönelirler. 3. kapının açık olduğunu gören elebaşları der ki : 
-Arkadaşlar plan bozuldu geri dönün. 
 
SAAT  
Deli, saatini hastane bahçesindeki havuza atmıştı. Bunu gören arkadaşı : 
-Niye attın saati havuza, dedi.  
-Nasıl yüzdüğünü görmek için. 
-Peki, kurdun mu? 
-Hayır. 
-Enayi, kurmadan yüzer mi?" 
 
SIKARKEN ÖLDÜ
İki arkadaşın, bir kedisi varmış. Birisi :w 
-Zavallı kedi çok kirlenmiş ben onu yıkayayım, demiş. Diğer arkadaşı : 
-Hayır yıkama yoksa ölür, demiş. Bizimki dinlememiş ve kedi'yi yıkamış ve kedi ölmüş. Arkadaşı : 
-Ben sana demedimmi kedi ölür diye, demiş. Cevap şu : 
-Ama ben kediyi yıkarken ölmedi, sıkarken öldü. 
 
YALAN SÖYLEMİŞ       
Akıl hastanesine yeni gelen doktor, hastaları ziyaret ediyordu.Birine yaklaştı :  
-Sizin adınız nedir bakayım?  
-Hüsamettin efendim.  
-Soyadınız?  
-Tanrıoğlu.  
Tam o sırada yandaki yaşlı :  
-İnanma inanma doktor, yalan söylüyor.Benim böyle bir oğlum yoktur.
     
YÜZME BİLMİYORUM Kİ  
Mühim bir şahsiyet, bir akıl hastalığı kliniğini gezerken delilerin bahçedeki havuza atladıklarını görr ve başhekime dönerek : 
-Mükemmel, hastalarınızın her türlü ihtiyacını karşıladığınızı göruyorum. Başhekim teşekkür eder, sonra da sözlerine devam eder : 
-Hele siz bir de su doldurabildiğimiz zaman gelin de görun!  
Havuzun boş olduğunu oğrenen adamcağız dehşet içinde tramplenin altına koşar ve heyecanla atlamaya hazırlanan deliye "atlamamasını, havuzun içinde su olmadığını" söyler. Deli : 
-Ne zararı var? Zaten ben de yüzme bilmiyorum ki! 
 
ZİL ÇALDI...PAYDOS OLDU!  
Delileri uçağa bindirmişler, bir şehirden ötekine naklediliyorlardı.Ama o kadar çok gürültü yapıyorlardı ki, sonunda pilot dayanamadı, uçağı ikinci pilota teslim ederek içeride ne olup bittiğini görmek istedi.  
Deliler uçakta hep bir ağızdan bağırıp çağırıyorlardı.Baktı, en başta, bir deli, ötekilere uymamış, akıllı, uslu oturuyordu.  
-Sen neden bağırmıyorsun? diye soracak oldu.  
Adam :  
-Ben bunların öğretmeniyim, diye cevap verdi.Onlarda benim öğrencilerim.Şimdi teneffüsteler de onun için ses çıkartmıyorum.  
Pilot, çaresiz yerine döndü. Bir süre geçti.Bir an geldi ki sesler büsbütün kesiliverdi.  
Pilot:  
-Aman çok güzel! diye sevindi.Herhalde kendinin öğretmen olduğunu sanan deli, ötekileri derse almış olsa gerek, diye düşündü.  
Ama dakikalar geçiyor, arkadan hiç bir ses seda çıkmıyordu.Pilot biraz daha bekledikten sonra merak etti.Gidip bakmak istedi.  
Bir de ne görsün! Uçağın kapısı açık ve içeride öğretmenden başka kimsecikler yok değil mi!  
Dehşetle sordu :  
-Öğrencilerin nerede?, diye...  
-Dersler bitti.Hepsini evlerine gönderdim! 
  
 
DELİ FIKRALARI
BENDE BU KAFA VARKEN        
Delinin birisi hastaneden taburcu olacakmış ve son muayene için baş hekim gelir. Deliye sorar : 
-Elin nerede?  
Deli gösterir.  
-Bacağın nerede? 
Deli yine gösterir.  
-Burnun nerde?  
Deli yine gösterir. 
Baş hekim doktorlara : 
-Bırakın emrini verir ve çıkar. Hekim çıktıktan sonra deli göbeğini gösterir ve : 
-Bende bu kafa varken tabi salıverirsiniz, der. 
 
BEŞ VAR        
İki deli arasında konuşma :  
-Saat kaç?  
-Beş var  
-Kaça beş var?  
-Bilmiyorum, akrebini kaybettim.
     
BİR KEDİ DAHA  
Akıl hastanesinden kaçan iki deli, karşıdan gelen bekçiyi görünce iri gövdeli bir çınarın arkasına saklandılar. Bekçi, onların ayak seslerini işitmişti. Sordu : 
-Kim o? 
İçlerinden biri kedi gibi miyavladı. Bu başarılı miyavlamadan sonra bekçi yürüyüp gidiyordu ki, delilerin ayakları altındaki yapraklar hışırdadı. Bekçi geri dönüp yine seslendi : 
-Kim var orada? İkinci deli cevap verdi : 
-Bir kedi daha. 
 
BİZ YILLARDIR BAKIYORUZ  
Akıl hastanesine yeni atanan müdür hastaneyi dolaşmaya karar vermiş. Dolaşırken hastanesinin dışarıya bakan duvarının dibinde bir grup akıl hastasının tek sıra olup duvardaki bir delikten baktıklarını görmüş. Merak içinde yanlarına giderek : 
-Yahu hepiniz toplanmış burada ne yapıyorsunuz. 
-Hiçbir şey yapmıyoruz sadece bu delikten dışarı bakıyoruz... 
Bunun üzerine müdür hastaları kenara iterek : 
-Durun birde ben bakayım, demiş ve delikten dışarıya doğru bakmış. Birde ne görsün delik kapalı ve hiçbir şey görünmüyor. Hiddetle akıl hastalarına dönerek : 
-Yahu, demiş, Ben baktım bu delikten dışarı bir şey görünmüyor peki siz ne görüyorsunuz : 
-Deliler hep bir ağızdan Müdür Bey, demiş. Biz yıllardan beri bakıyoruz bir şey göremedik siz bir bakışta nasıl göreceksiniz ki. 
 
CANLI GAZETE  
Başhekim, akıl hastanesinin bahçesinde dolaşıyordu, bir ara baktı, bir kalabalık gözüne çarpmıştı.Hemen oraya seğirtti.Deliler bir halka oluşturmuş, ortada dönüp konuşan birini dinliyorlardı :  
-Papendreu seçimleri kaybetti.Hastaneye kaldırıldı...Bulgar zulmü devam ediyor.Zorla yollanan soydaşlarımızın sayısı seksen bine ulaştı...Federasyon kupasını Beşiktaş kazandı...  
Başhekim bu işten hoşlanmış :  
-Ne yapıyorlar bunlar böyle? diye sormuş.  
-Efendim, demişler.Ortadaki deli kendinin gazete olduğunu sanıyor, haberleri bildiriyor.  
Başhekim daha da hoşlanmış.Dolaşmasını sürdürmüş.Az ileride birde ne görsün! Sekiz, on deli iplerle sımsıkı birbirlerine bağlanıp bir köşeye atılmamış mı!  
-Onlar mı, okunup da iadeye gidecek eski gazeteler efendim... 
 
ÇIKARMAYA ÇALIŞIYOR        
Delinin biri kuyuya bir taş atmış yüz akıllı çıkarmaya çalışmış, çıkaramamış. Sonunda delinin diğeri ilk deliye bu akıllıların ne yaptığını sormuş. Birinci deli de : 
-Elimdeki taşı kuyudan çıkarmaya çalışıyorlar, demiş. 
 
ÇORAPLAR  
Akıl hastanesinde doktor, davranışlarını normal bulduğu hastaya niçin hastanede bulunduğunu sorar.  
Hasta : 
-Pamuklu çorapları yünlülere tercih ettiğim için, diye cevap verir. 
Şaşıran doktor : 
-Bunun anormallik neresinde? Ben de pamuklu çorapları tercih ederim, der. 
Hasta sevinçle karşılık verir : 
-Çok memnun oldum doktor. Sizinkiler limonlu mu, yoksa sirkeli mi? 
 
KARŞIDAKİ DUVARIN ÇİVİSİ  
Delinin biri, çiviyi tersine çevirerek sivri tarafına vura vura duvara çakmaya başlamış.  
Onun bu halini gören başka bir deli işe karışmış :  
-Baksana, yahu! Sen yanlış bir iş görüyorsun.Bu çivi karşıki duvarın çivisi olacak galiba, demiş.
 
KARŞI KALDIRIM  
Bir akıl hastası, bulunduğu kaldırımdan karşıya geçip rastladığı ilk görevliye sormuş : 
-Affedersiniz, karşı kaldırım nerede acaba? 
Görevli şaşırmış ama yine de karşı tarafı göstererek : 
-İşte şurada, demiş.  
-Kime yutturuyorsun yahu... Daha şimdi orda sordum, burayı gösterdiler!... 
 
NASIL BİLSİN   
Akıl hastanesinde koğuşları gezen başhekim, bir hastanın oturmuş, birşeyler yazdığını gördü :  
-Kolay gelsin, ne yazıyorsun?   
-Mektup yazıyorum efendim.   
-Yaaa...Kime yazıyorsun?   
-Kendime...   
-Peki, ne yazılı mektupta?  
-İlahi doktor bey, deli misiniz siz?Mektubu daha almadım ki...İçinde ne yazdığını bileyim.
 
NİÇİN GÜLMÜŞ?                          
Uçak, Yeşilköy'den kalkmıştı. Bakırköy Akıl Hastanesinin üzerinden geçerken, pilot birden gülmeye başladı. Hostes bu gülüşün sebebini sorunca şu cevabı verdi : 
-Başhekim kaçtığımı öğrenince kimbilir nasıl şaşıracak!!! 
 
OLGUNLAŞIP YERE DÜŞTÜM      
Bir müfettiş akıl hastanesini geziyormuş. Bahçeye gelince delilerin ağaçta asıldığını ama birinin yere yattığını görünce yatana sormuş . 
-Neden ağaca çıktılar, demiş. O da : 
-Armut sanıyolar kendilerini, demiş.  
Müfettiş : 
-Sen armut değilmisin?, demiş. O da hayır ben olgunlaşıp yere düştüm demiş. 
 
12'NİZDE Mİ?  
Katil, suçunu itiraf etti, yargıç da durumu jüri heyetine iletti. Biraz sonra jüri başkanı kararı açıkladı: 
-Bu sanık suçsuzdur... 
Yargıç adamakıllı kızdı: 
-Canım, ne biçim iş bu!... Adam, ben katilim diyor suçunu itiraf ediyor sizde suçsuzdur kararına varıyorsunuz... Acaba, suçsuzdur kararını neye dayanarak verdiniz? 
-Delilik efendim, delilik... 
Yargıç bütün jüri üyelerini teker teker süzdü. Başını sallayarak : 
-Sahi mi? 12'niz de mi?.. 
 
ÖNCE KAÇANLARI YİYELİM  
Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında :  
-Şunlara son bir test yapalım da gorelim akılları başlarına gelmiş mi, demişler.Bunun uzerine iki deliyi bir masa başına çağırmışlar. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve :  
-Buyrun beyler, yiyiniz, demişler. Delirlerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış, ötekisi araya girmiş.  
-Önce kaçanları yiyelim, öburleri nasıl olsa duruyor! 
 
PLAN BOZULDU 
Akıl hastanesinde deliler bi araya gelip kaçış planı yaparlar. Elebaşları planı anlatır : 
-Büyük bir kütük bulup ilk önce 1. kapıyı, 2. kapıyı ve daha sonra 3. kapıyı kıracağız ve herkes başının çaresine bakıp kaçacak. Sabah olunca bir kütük bulurlar doğruca 1. kapıyı kırarlar, 2. kapıya koşup onuda kırdıktan sonra 3. kapıya yönelirler. 3. kapının açık olduğunu gören elebaşları der ki : 
-Arkadaşlar plan bozuldu geri dönün. 
 
SAAT  
Deli, saatini hastane bahçesindeki havuza atmıştı. Bunu gören arkadaşı : 
-Niye attın saati havuza, dedi.  
-Nasıl yüzdüğünü görmek için. 
-Peki, kurdun mu? 
-Hayır. 
-Enayi, kurmadan yüzer mi?" 
 
SIKARKEN ÖLDÜ
İki arkadaşın, bir kedisi varmış. Birisi :w 
-Zavallı kedi çok kirlenmiş ben onu yıkayayım, demiş. Diğer arkadaşı : 
-Hayır yıkama yoksa ölür, demiş. Bizimki dinlememiş ve kedi'yi yıkamış ve kedi ölmüş. Arkadaşı : 
-Ben sana demedimmi kedi ölür diye, demiş. Cevap şu : 
-Ama ben kediyi yıkarken ölmedi, sıkarken öldü. 
 
YALAN SÖYLEMİŞ       
Akıl hastanesine yeni gelen doktor, hastaları ziyaret ediyordu.Birine yaklaştı :  
-Sizin adınız nedir bakayım?  
-Hüsamettin efendim.  
-Soyadınız?  
-Tanrıoğlu.  
Tam o sırada yandaki yaşlı :  
-İnanma inanma doktor, yalan söylüyor.Benim böyle bir oğlum yoktur.
     
YÜZME BİLMİYORUM Kİ  
Mühim bir şahsiyet, bir akıl hastalığı kliniğini gezerken delilerin bahçedeki havuza atladıklarını görr ve başhekime dönerek : 
-Mükemmel, hastalarınızın her türlü ihtiyacını karşıladığınızı göruyorum. Başhekim teşekkür eder, sonra da sözlerine devam eder : 
-Hele siz bir de su doldurabildiğimiz zaman gelin de görun!  
Havuzun boş olduğunu oğrenen adamcağız dehşet içinde tramplenin altına koşar ve heyecanla atlamaya hazırlanan deliye "atlamamasını, havuzun içinde su olmadığını" söyler. Deli : 
-Ne zararı var? Zaten ben de yüzme bilmiyorum ki! 
 
ZİL ÇALDI...PAYDOS OLDU!  
Delileri uçağa bindirmişler, bir şehirden ötekine naklediliyorlardı.Ama o kadar çok gürültü yapıyorlardı ki, sonunda pilot dayanamadı, uçağı ikinci pilota teslim ederek içeride ne olup bittiğini görmek istedi.  
Deliler uçakta hep bir ağızdan bağırıp çağırıyorlardı.Baktı, en başta, bir deli, ötekilere uymamış, akıllı, uslu oturuyordu.  
-Sen neden bağırmıyorsun? diye soracak oldu.  
Adam :  
-Ben bunların öğretmeniyim, diye cevap verdi.Onlarda benim öğrencilerim.Şimdi teneffüsteler de onun için ses çıkartmıyorum.  
Pilot, çaresiz yerine döndü. Bir süre geçti.Bir an geldi ki sesler büsbütün kesiliverdi.  
Pilot:  
-Aman çok güzel! diye sevindi.Herhalde kendinin öğretmen olduğunu sanan deli, ötekileri derse almış olsa gerek, diye düşündü.  
Ama dakikalar geçiyor, arkadan hiç bir ses seda çıkmıyordu.Pilot biraz daha bekledikten sonra merak etti.Gidip bakmak istedi.  
Bir de ne görsün! Uçağın kapısı açık ve içeride öğretmenden başka kimsecikler yok değil mi!  
Dehşetle sordu :  
-Öğrencilerin nerede?, diye...  
-Dersler bitti.Hepsini evlerine gönderdim! 
  
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol